Çevrenize şöyle bir bakın, bugüne kadar diyet yapan kaç kişi verdiği kiloları koruyabiliyor?
Diyet kavramını incelediğimizde başlayan ve biten bir dönem olduğu hepimizin artık emin olduğu bir konu.
Zayıflamak tek yönlü çözüme kavuşturulabilecek, sadece spor ve diyet ile sürdürülebilecek bir yöntem değil. Yasaklar koymak ve kısıtlamak bir süre sonra aşırı yemek ataklarına yol açan metabolizmamızı kökünden sarsan yıkıcı bir süreç.
Yaşam tarzınızı değiştirmek gibi uygulamada ütopik alışkanlıklar kazanılmasını önermek de kişiselleştirilmiş bir yaklaşımdan uzak duruyor.
Örneğin hastanede çalışan bir doktorsunuz ve geceleri nöbet tutuyorsunuz, ya da yeni doğum yapmış bir annesiniz. Bu durumda işinizin temposu değişmediği sürece veya çocuğunuz büyüme dönemine gelmediği sürece sizin yaşam tarzınızı değiştirmeniz bugünden yarına
gerçekleşmesini önermek akıllıca görünmüyor.
Sürdürülebilir kolaylıkta olmayan hiçbir sağlıklı yaşam tarzı, öneriden öteye geçemez.
Farkındalık geliştireceğimiz ilk konu hayatımızdaki alışkanlıkları ancak bilinçlenerek geliştirebileceğimiz.
Vücudumuzun yaradılıştan getirdiği element dengeleri, hayat boyu bizde izler bırakan duygusal yükler, içinde yaşadığımız ilişkilerde huzurlu ya da gergin oluşumuz gibi bir çok etken bizim yeme içme ve bedensel hareketlerimizdeki zindelik seviyesini belirler.
Üzgün ve depresif olduğunuzda canınız hareket etmek istemez, sıkışık ve üzgün olduğunuzda ihtiyacınız olmasa da ağzınıza bir şeyler atarsınız. Hayattan lezzet alamadığınızda aradığınız lezzeti kalorili yiyeceklerde bulursunuz.
Yani beslenme düzenimizin kaynağında duygusal durum dengesini tahsis edebilmek vardır diyebiliriz.
Siz de kendi biricik bedeninizle iletişime geçmek, onun gerçek ihtiyaçlarını sezebilmek ve kendinizi özenle beslemek için bize katılın.